Ege Üniversitesi, ss.5, İzmir, 2020
T.C. BURSA 2. ADLİYE HUKUK MAHKEMESİ
BAŞKANLIĞINA;
22 Nisan 2020
Mahkemenizce
kurumumuzda görevli göz hastalıkları ve retina konusunda uzman öğretim
üyelerinden oluşan 3 kişilik bilirkişi heyetinin görüşünün istendiği, 2017/515 numaralı
davaya ait dosya tarafımızdan incelendi.
Konu: Davacı Sağlık Bakanlığı ve Davalı Ahmet NACAR arasında
mahkemenizde görülmekte olan alacak (kurum zararı nedeniyle) davasında verilen
ara karar gereğince; dava ile ilgili Adli Tıp Kurumu ile Kocaeli Üniversitesi
Tıp Fakültesi Hastanesi tarafından düzenlenen raporlar arasındaki çelişkiyi
düzeltecek şekilde bilirkişi görüşünün bildirilmesi istenmektedir. Dava, davalı
doktorun muayene ve tedavide hata yaptığı gerekçesi ile davacı ve yakınlarına
tazminat ödemek zorunda kalındığı iddiasıyla açılan rücuen tazminat davasıdır.
Sorulan Hususlar: Dava konusu olayda Dr. Ahmet NACAR’ın kusurunun
bulup/bulunmadığı, varsa kusur oranı, olayda baka bir kişinin kusuru
bulunup/bulunmadığının tespiti hususunda tarafımızdan rapor düzenlenmesi
istenmektedir.
İnceleme: Görüş bildirmemiz talep edilen konular ile ilgili olarak
dosyada yer alan; mahkeme evrakları, tıbbi kayıtlar, davacı, davalı ve bilirkişi raporlarına ait evraklar
ayrıntılı olarak incelenmiştir.
Selin
ÇORUK isimli 1 yaşında çocuk hastanın, yataktan porselen veya cam (dosyada
farklı ifadelere yer verilmiştir) bardağın üzerine düşme sonucu, sağ gözünde
gelişen yaralanma ile 8/02/2002 tarihinde saat 02:30’da Bandırma Dr. Güven
Karahan Devlet Hastanesi Acil Servisine başvurduğu anlaşılmaktadır. Sağ kapak
kesisi nedeniyle yapılan sütürasyonun ardından aynı günün sabahında göz
hastalıkları hekimi Uzm. Dr. Ahmet NACAR tarafından muayene edilen hasta, tıbbi
tedavi başlanmış ve takip önerilmiştir. Konjonktivada kızarıklık bulgusu
gerilemeyince 6/03/2002’de Dr. Ahmet NACAR hastayı ileri tetkik ve tedavi için Uludağ
Üniversitesine Tıp Fakültesi Retina Öğretim Üyesi Doç. Dr. Remzi AVCI’ya
yönlendirmiştir. Burada yapılan muayenede yabancı cisim şüphesi ile sevk edilen
hastanın sağ göz lens arkası hemoraji, kapak temporalinde skleranın düzensiz ve
hiperemik olduğu, ultrasonografide retinanın yatışık, temporal skleral duvarda
şüpheli yabancı cisim tanısıyla hastanın takip altına alındığı kayıt
edilmiştir. Hasta 2 haftada 1 tekrarlanan
muayeneler ile yakın takip altına alınmış, kendiliğinden çekilmesi beklenen göz
içi kanama gerilemeyince ve travmanın etkilediği retinal bölgeye çekinti
uygulayarak, retina dokusunun bütünlüğünü tehdit etmeye başladığında,
16/04/2002 tarihinde ameliyat kararı verilmiştir. Sağ göze vitreoretinal
cerrahinin uygulandığı (izlemin 2. ayında) 09/05/2002 tarihli ameliyat notunda
alt temporal konjonktiva üzerinde organik tabiatlı yabancı cisimler, yine saat
5’te skleral perforasyon yerinin membranlar ile kaplanmış olarak izlendiği
rapor edilmiştir. Katarakt ve prefitizis başlangıcı da not edilmiştir.
Operasyonda retina üzerindeki hemorajiler temizlenmiş, posterior sineşiler
açılmış, göz içi yabancı cisme rastlanmadığı bildirilmiştir. Takiplerde retina
yatışık olarak not edilmiş, 11/06/2002 tarihli muayenede sağ gözde katarakt
başlangıcı, göz dibi bakısında makuler katlantı ve o gözde içe kayma
saptanmıştır. Kataraktın ilerlemesi nedeni ile 15/10/2002 tarihinde sağ göze
katarakt ve skleral fiksasyonlu göz içi yapay mercek implantasyonu operasyonu
uygulanmıştır. Düzenli olarak takipleri devam eden hastaya 22/04/2003 tarihinde
arka kapsülotomi yapılmış, çocuğun zor da olsa görmesinin değerlendirilecek
yaşa gelmesi ile çok güvenilir olmamakla beraber sağ görme keskinliğinin en az
3 metreden parmak sayma düzeyinde olduğu belirlenmiştir. Sağ gözde içe kayma
nedeni ile 9/09/2003 tarihinde şaşılık operasyonu yapılmıştır. Bundan sonraki
süreçte hasta Uludağ Üniversitesindeki takiplerini bırakmış ve 2006 yılında
Fatih Üniversitesi Göz Hastalıklarına başvurmuştur. Orada sağ göze arka kapsülotomi
işlemi tekrarlanmış, göz tembelliği tedavisi için kapama ve gözlük verilmiştir.
Olgunun 9/05/2007 tarihinde görme keskinliği halen 3 metreden parmak sayma
düzeyinde olduğu not edilmiştir. Yine 22/05/2007 tarihinde sineşiyotomi
yapılmış, ancak hasta takiplerine ara vermiştir. Tekrar 14/07/2009 tarihli
başvurusunda sağ gözde proliferatif retinopati, atrofik retina, kronik retina
dekolmanı ve optik atrofi nedeniyle ameliyattan fayda göremeyeceği (inoperabl
olduğu) kabul edilmiştir. Fatih Üniversitesnini 7/09/2009 tarihli sağlık kurulu
raporunda sağ gözde %100 görme kaybı ile maluliyet oranı %32.3 olarak rapor
edilmiştir.
Yaralanma
geçiren Selin ÇORUK’un annesi Gülnur ÇORUK ve babası Nurettin ÇORUK tarafından
Bandırma Devlet Hastanesi’nde yapılan tıbbi işlemlerde hizmet kusuru işlendiği
ve sağ gözde %100 görme kaybına neden olunduğu iddiası ile maddi ve manevi
tazminat talebiyle Balıkesir 1. İdare Mahkemesinin 2010/701 E.sayılı dosyasıyla
dava açılmıştır. Sayın mahkemece yapılan yargılama sonucunda 22/04/2015 tarihli ve 2015/589 sayılı karar
ile tazminat taleplerinin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Daha sonra karar
müvekkil vekili tarafından temyiz edilmiş ve devam eden yargılama sürecinde
kararın düzeltilmesi isteminin reddine karar verilmiştir.
Balıkesir
İdare Mahkemesi’nin 2010/701 E. Sayılı dosyasından verilen 22/04/2015 tarihli
karar ile sayın mahkeme tarafından alınan Adli Tıp Kurumu 2. Adli Tıp İhtisas
Kurulu Başkanlığı’nın 05/12/2012 tarih raporu ve ek raporları dikkate alınarak;
hastanın muayenesinde yeterli özeni göstermeyen göz hastalıkları hekimi Uzm.
Dr. Ahmet NACAR’ın olayda %100 kusurlu bulunduğu, davacı küçüğün uğradığı
maluliyet oranının %32.3 olduğunun belirlendiği, davacı aleyhine tazminata
hükmedildiği anlaşılmaktadır. Tazminat kararının alacaklı vekilince Salihli 2.
İcra Müdürlüğünün 2015/6888 sayılı dosyasında icra takibine konulduğu,
davalının kusurlu hareketleri ve sebebiyet verdiği hizmet kusuru nedeniyle dava
açan küçüğün anne, baba ve kardeşlerine söz konusu olan tazminatın ücretinin 10/01/2017
tarihinden itibaren yasal faiz işletilerek yargılama gideri ve vekalet ücreti
ile birlikte davacıdan rücuen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı
vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin dava konusu çocuğun acilde yapılan
müdahalesinden sonra optimal şartlarda gerçekleştirdiği göz muayenesinde
travmatik değişiklikler saptayıp takibe aldığını, aleyhinde olan Adli Tıp
Kurumu raporuna itiraz ettiğini, olayda bir kusuru bulunmadığı, başka bir
bilirkişi heyetinden rapor alınması gerektiğini belirterek davanın reddine
karar verilmesini talep etmiştir.
Bunun
üzerine Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıklarında görevli 3
öğretim üyesi tarafından bilirkişi heyet raporu istenmiş ve hazırlanan
27/05/2019 tarihli bu raporda; davalının tıbbi tedavi ve takip ile ilgili göz
hastalıkları yönünden herhangi bir kusurunun saptanmadığı, mevcut uygulamaların
uygun olduğu belirtildiği, meydana gelen hasardan davalının kusurlu bulunmadığı
davacı idare tarafından ödenen bedelin davalıdan rücuen talep edilemeyeceği
belirtilmiştir.
Davacı
vekili istinaf dilekçesinde; Adli Tıp Raporları ile Kocaeli Üniversitesi Tıp
Fakültesi Göz Hastalıkları öğretim üyeleri tarafından hazırlanan bilirkişi
raporları arasında çelişki olduğunu bu çelişkinin giderilmesini talep etmiştir.
Bunun
üzerine mahkemeniz tarafından çelişki giderilmeden Kocaeli Üniversitesinde
görevli bilirkişi heyetinin raporu esas alınarak karar verilmesi uygun
görülmemiştir. Söz konusu bilirkişi heyet raporlarının arasındaki çelişkinin
giderilmesi için başka bir üniversitesinin göz hastalıkları ve tedavileri
konusunda uzmanlaşmış kişilerden oluşan bilirkişi heyet raporunun aldırılmasına
karar verilmiştir.
Sonuçlar:
1. Durumu tespit amacıyla tıbbi evrakların
incelendiğinde geçirdiği travma nedeniyle çocuk hastanın sağ gözünde kapak
kesisi yanı sıra gözde travmaya bağlı bulguların oluştuğu anlaşılmaktadır. Kapak
kesisi olgunun ilk başvurusu sırasında, Acil Servis şartlarında tamir edilmiştir.
Aynı gün göz hekimi tarafından yapılan göz muayenesinde gözde travmaya bağlı
bulgular tespit edilmiş ancak acil operasyon gerekliliği oluşturan göz
bütünlüğünü bozacak şekilde, glob duvarında tam kat kesi veya göz içi yabancı
cisim görülmemesi üzerine, müdahale edilmemiş ve tıbbi tedavi başlanmıştır.
Hasta, travmanın gözde neden olduğu değişikliklerin iyileşme seyrini belirlemek
üzere takibi uygun görülmüştür. Travmaya bağlı göz bulgularının iyileşme
göstermemesi üzerine tedavisini üstlenen Uzm. Dr. Ahmet NACAR tarafından olgunun,
üst merci olan üniversite hastanesine sevki yapılmıştır. Burada yapılan muayene
ve tetkikler sonucunda sağ gözde travmaya bağlı göz içi kanama ve alt
temporalde skleral duvarda (glob
dışında) yabancı cisim şüphesi ile hasta yakın takibe alınmıştır. Enfeksiyon
bulgusunun olmayışı ve retinanın (görmemizden sorumlu hücrelerin bulunduğu
sinirsel tabaka) yatışık olması nedeniyle, küçük yaştaki vitreoretinal
cerrahinin yüksek riskleri göz önüne alındığında hastanın takibi uygun
görülmüştür. Ancak zamanla gözde darbenin neden olduğu kanamanın
çekilmemesi, retina tabakasında çekintinin oluşmaya başlaması nedeniyle
cerrahinin getirmesi olası komplikasyonları göze alınarak olguya vitreoretinal
cerrahi uygulanmıştır. Başarılı olarak uygulanan bu cerrahi sırasında alt
temporal bölgede yaralanmaya bağlı gözün beyaz renkli, kollajen liflerden
oluşan dış tabakası “sklera”da membranlar ile kapanmış perforasyon hattı
izlenmiş, organik natürde yabancı cisimler konjonktiva üzerinde gözlemlenmiş,
göz içinde yabancı cisme rastlanmamıştır. Gözde pre-fitizik sürecin ve
kataraktın başladığı not edilmiştir. Yine aynı kurumda görmenin korunması ve
idamesi için katarakt, kapsülotoni ve şaşılık ameliyatları yapılmıştır. Hasta
yakınları Uludağ Üniversitesindeki kontrollerine 3 yıl kadar ara verip, daha
sonraki süreçta Fatih Üniversitesinde takip ve tedavisini sürdürmüştür. Hastanın
Mayıs 2007’ye kadar takiplerini
sürdürdüğü her iki kurumda da travmaya bağlı uzun vadede gelişen
komplikasyonlar, yerinde ve zamanında yapılan müdahaleler ile başarılı şekilde
yönetilmiş, görmenin arttırılması ve korunmasında etkili olan her türlü tedavi
eksiksiz olarak uygulandığı söylenebilir. Uzun vadeli, hatta ömür boyu gözlem
gerektiren travmatik gözler için düzenli takip, görmenin sürdürülmesinde büyük
önem taşımaktadır.1,2 Hasta
2007 ile 2009 yılları arasında takipsiz kalmış, 29/07/2009 tarihli başvurusunda,
yaralanmanın uzun vadede bir sonucu olarak oluşan kronik retina dekolmanı
nedeniyle, görmenin geri dönüşümsüz ve artık herhangi bir tedaviden fayda
görmeyecek şekilde kaybedildiği tespitinde bulunulmuştur.
2. Bu tespitler ışığında, olgunun sağ
gözünde gelişen görme kaybının travmanın uzun vadedeki doğal sonucu olduğu3,4
ve hastanın ilk tedavisini üstlenen Dr. Ahmet ACAR’ın, daha sonra da tedavi ve
takiplerini yapan Uludağ Üniversitesi ve Fatih Üniversitesi Göz Hastalıkları
Bölümlerinin bir ihmalleri olmadığı kanısı oluşturmaktadır.
3. Göz yaralanmaları sonrası acil
cerrahi müdahaleyi gerektirecek durumlar; göz duvarında tam kat kesiyi içeren
açık yaralanmalar, glob bütünlüğünü bozacak geniş çaplı skleral perforasyonlar
ve inert olamayan göz içi yabancı cisimlerdir.1,2 Söz konusu
durumlarda 12 saat içinde yapılacak cerrahi işlem enfeksiyonu engellemek
açısından önemlidir.4,5 Görmeyi korumak veya artırmak için yapılacak
girişim ve ameliyatlar, enfeksiyonun engellenmesi ve glob bütünlüğünün
sağlanmasının ardından 2. aşamada gündeme gelmektedir.1,2 Söz konusu
olan olguda tam kat açık perforasyon ve göz içi yabancı cismin izlenmemesi
nedeniyle hastayı ilk kez muayene eden göz hekimi Uzm. Dr. Ahmet ACAR acil
operasyon düşünmemiş ve enfeksiyon riskine karşı başladığı tıbbi tedavinin
yanında takip önermiştir. Travmaya bağlı gelişen göz içi kanamalar, ödem ve göz
içi enflamasyonlar tıbbi tedavi ile ilk 3 ay içinde gerileyebilmektedir. Ancak
gerilemediği durumlarda, görmenin korunması için daha ileri girişimler
gerekebilmektedir.1-5 Olgunun yaralanmaya bağlı bulgularında tıbbi
tedavi ile gerileme olmayınca Uzm. Dr. Ahmet ACAR tarafından yaralanmanın
1.ayında üst kuruma sevki gerçekleştirilmiştir. Olgunun bu sürede gözünde
enfeksiyon veya kalıcı görme kaybının gelişmemiş olması uygulanan tıbbi
tedavinin ve izlenen yaklaşımın uygun olduğunu düşündürmektedir. Uludağ
Üniversitesi Göz Hastalıkları’nda yapılan ilk değerlendirme de takibin daha
uygun olacağı şeklinde olmuştur. Ancak kalıcı görme kaybı yapabilecek retinal
traksiyonların görülmesi üzerine gözün kendi kendini tamir edebileceği 3 aylık
süre beklenmeyip, yapılması gerektiği şekilde 2. ayda vitreoretinal cerrahi
uygulanmıştır. Başarılı şekilde gerçekleştirilen bu cerrahi sırasında göz
içinde yabancı cisimler saptanmamıştır. Gözün en dış tabakası olan
konjonktivada organik natürlü yabancı cisimler not edilmiştir. Bu yabancı
cisimler göz içinde olmadığından görmeye olumsuz bir etki oluşturmaları
beklenmez ve ameliyat için acil endikasyon oluşturmazlar. Takiplerde irritasyon
veya inflamasyona neden oldukları saptandığında alınma endikasyonları doğar.
SONUÇ OLARAK:
Düşme sonucu sağ gözünden yaralanan Selin
CORUK ile ilgili tıbbi evrak ve dosya incelemesinde; olayın geliştiği tarih
olan 8/02/2002‘dan görmenin tamamen kaybedildiği rapor edilen 7/09/2009
tarihine kadar geçen 7 yıllık süreçte, olgunun gördüğü tedaviler ve geçirdiği
müdahaleler ile görmenin korunması için gereken tüm müdahalelerin kurumlarca
(Uludağ Üniversitesi ve Fatih Üniversitesi) zamanında ve eksiksiz yapıldığı,
dolaysıyla olgunun takipsiz kaldığı 2 yıl sonunda yaralanmanın uzun vadede
kendi doğal sonucu olan görme kaybından, ne ilk 1 ay içinde takibini ve sevkini
gerçekleştiren Uzm. Dr. Ahmet NACAR’ın, ne de sonraki süreçte tedavisini üstlenen
kurumların sorumlu tutulamayacağı düşünülmüştür.
Yüksek görüşlerinize saygıyla arz olunur.
Literatür:
1. Aydın
P, Akova Y. Temel Göz Hastalıkları. Göz Travmaları. Sayfa: 369-380.
2. Kanski
JJ. Klinik Oftalmoloji. 7. Basım. Glob Travmaları. Sayfa: 877-891.
3. Puodžiuvienė
E, Jokūbauskienė
G, Vieversytė
M. A five-year retrospective
study of the epidemiological characteristics and visual outcomes of pediatric ocular trauma. MC
Ophthalmol. 2018;18(1):10.
doi: 10.1186/s12886-018-0676-7.
4. Paton
D, Gold Berg MF. Management of Ocular Injuries. 1st ed. Philadelphia: WB
Sounders Company; 1978.454-456.
5. Çakır
M. Surgical management of acute posterior segment trauma. Ret-Vit
2007;15(Suppl):147-152.