Diğer, ss.62-67, 2020
Genel olarak bakıldığında
besinleri bitkisel, hayvansal ve destekleyici ürünler olarak basitçe
sınıflandırabiliriz. Buna göre bu besin gruplarının ortak noktası protein olsa
da aslında tüketim alışkanlıklarına göre değerlendirildikleri bir gerçektir.
Genç bireylerde büyüme ve gelişmenin öne çıkması hayvansal proteinleri öne
çıkarmaktadır. Diğer yandan belli yaşlarda fazla tüketimleri de zararlı olabilmektedir.
Diğer bir değişle, bu besin grupları da kendi içlerinde gruplara ayrılabilir. Buna
bağlı olarak örneğin hayvansal protein kaynaklarını basitçe kırmızı ve beyaz et
olarak ayırmak mümkün olup, bunları karasal ve su canlıları olarak da ele
alabiliriz. Tüm ürünlerin kendine has değerleri olduğu gerçeği unutulmadan su
ürünlerine ayrı bir yer ayırmak gereklidir. Kolay sindirilebilmesi, besin
değerlerinin çok iyi olması, koroner hastalıkların tedavi süreçlerinde
önerilmesi, balık yağı gibi bir süper gücün olması akla gelen ilk
özelliklerdir. Balık etinin hızlı sindirimi ve yüksek protein ile yağ içeriği
bakımından (omega-3 ve omega-6 doymamış yağ asitleri, balık yağlarında ve
özellikle yağlı balıklarda (somon, uskumru, ton balığı, turna, zargana, alabalık,
hamsi vb. gibi) bulunan EPA ve DHA nedeniyle mükemmel bir gıdadır. Ayrıca
taşıdığı vitamin grupları (niasin, folik asit, A, D, E, K) yönünden oldukça
zengin bir besin olup, mineral maddelerce (özellikle iyot, flor, fosfor ve
selenyum) ve diyetik özellikteki düşük enerjisi balık etinin önemini
arttırmaktadır. Tüm bunlara diğer karasal canlıların aksine su ürünleri
üretiminin dikey alanlarda (m3) yetiştirilmesi birim alandan daha
fazla ürün kazanımına yol açmaktadır.